Sason’un adı eskiden kaynaklarda “Sasun” şeklinde geçmektedir. Osmanlılar zamanında II. Mahmut döneminde merkezi idarenin kurulması ile birlikte yazışmalarda Sasun ve Samsun isimleri karıştırıldığından dolayı Sasun ismi daha sonra Sason olarak değiştirilmiştir.
Sasun ismi “geniş sütün” anlamına gelmektedir. Bunun dışında Sason isminin Araplar tarafından yazılan kaynaklarda “el Senasine” ve daha sonra “Kabilcewz” olarak geçtiğini görmekteyiz.
Sason’un tarihçesi çok eski zamanlara kadar gitmektedir. Sason ismine Urartu dönemine ait çivi yazılı kayıtlarda “Şaşnu” şeklinde rastlanılır. Sason isminin farklı bir kaydına “Sassu” olarak Asur kralı III. Tiglatpalasar’ın M.Ö. 8. yüzyıldaki çivi yazıtlarında rastlamaktayız.
Sason ismiyle ilgili genel kanı Sasunk ve Sanasunk kelimelerinden geldiği yönündedir. Sanherib’in oğulları Sanasar ve Adramelek kardeşler, M.Ö.7. yüzyılda Sason’a gelip yerleşir ve bugünkü Sason kalesinin (Bozıka) bulunduğu şehri kurarlar. Yörede Sason aşiretine mensup halkın varlığı bu kanıyı güçlendirmektedir.
Tarih Öncesinde Sason
Tarih öncesinde Sason’un önemli bir yerleşim alanı olduğu tespit edilmiştir. Zengin su kaynakları, bitki ve hayvan florası da bölgeyi cazip hale getirmiştir. Ayrıca tarih öncesi dönemde araç yapımında kullanılan obsideyenin Nemrut Dağı çevresinde temin edilmesi geçiş güzergahının Sason üzerinden sağlandığı kabul edilmektedir. Bu dönemde en önemli yerleşim alanı Sason’un 25 km güneyinde bulunan Hallan Çemi, günümüzden 12 bin yıl öncesine ait çok önemli bir neolitik dönem yerleşimidir.
Hallan Çemi’nde yapılan kazı çalışmaları sonucunda Çanak Çömleksiz Neolitik Çağ’a tarihlenen yerleşimde üç yapı evresi ya da tabakanın bulunduğu saptanmıştır. Yerleşimin ortasınca 15 m. çapında, bir metre derinliğinde doğal bir çukur olduğu, kulübe tarzı evlerin bu çukurun civarına yapıldığı, çukurun çöplük olarak kullanıldığı düşünülmektedir. Gerçekten de bu çukurda çok fazla hayvan kemiği ve taş parçaları bulunmuştur. Her üç yapı katında da kullanılan bu çukurda kulübe tarzı bir yapının olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca üç koyun kafatası (boynuzlarıyla birlikte) bulunması, bu çukurun “çok işlevli” olduğunu düşündürmüştür.
Her üç yapı katının mimarisi değişiktir. İlk yapı katında kumtaşı bloklar kullanılmıştır. İkinci yapı katı ise yakındaki Sason Çayı’ndan toplanan taşlar kullanılmıştır. Üçüncü yapı katı da benzer özellikler göstermektedir. Evler, 5 metre çaplı dairesel yapılar olup üstleri dallarla örülmüştür. Çatıyı oluşturan payanda ve saz-kamış demetlerinin çamurla sıvandığı düşünülmektedir.
Tepenin güney eteklerinde çok az sayıda çanak çömlek bulunmuş olmasında rağmen Çanak Çömlekli Neolitik yerleşimden söz etmek, elde edilen bulgular ışığında olanaklı değildir. Bu durum Sason ve çevresinin tarih öncesinde çok önemli bir yerleşim alanı olduğunun önemli bir göstergesidir.
İlkçağlarda Sason
İlk çağlarda Sason’daki yerleşim yerleri ile ilgili en önemli belgeler Sümer, Asur, Babil ve Urartular dönemine ait çivi yazılı belgelerdir. Yukarı Dicle bölgesinin ilk uygar halkı Subarulardan sayılan Hurrilerdir. Hurriler, sayısız krallık ve şehir-devlet olarak ortaya çıkmıştır. Daha sonraki dönemlerde Hurri’ler kendi aralarında Hurri ve Mitani olmak üzere iki ayrı konfederasyona ayrılır. Zamanla Mitani Krallığı güçlenmiş, Hurri Krallığı ise zayıflayarak tarihten silinmiştir. Mittaniler, M.Ö.1500-1350 yıllarında bir dünya imparatorluğu haline gelmiştir. Mitanilerden sonra bölgeye Asurlular ve Urartular egemen olmuşlardır. Asur lideri 3. Tiglattpileser, M.Ö. 736’da doğuya yönelerek Sasun(Sason) mıntıkasındaki Ulluba ülkesini hükmü altına aldı. Bu dönemlerde Sason bölgesi, Urartular ile Asurluların çatışma alanı haline gelmiştir.
M.Ö.7.yüzyıldan sonra, bölgede hayalet imparatorluk olarak tabir edilen Med Krallığı hüküm sürmüştür. Med krallığına son veren Akamenidlerin Pers İmparatorluğu, M.Ö.546-330 yıllarında bölgeye hakim olmuştur. Büyük İskender’in(M.Ö.334-323), Perslere son vermesiyle bölgede Hellenistik dönem başlamıştır. Büyük İskender’in ölümünden sonra yapılan paylaşımda Babil Satraplığı(eyaleti) İskender’in generallerinden Seleukos’a verildi. Böylece bölgede Seleukoslar dönemi başlamıştır (M.Ö.323-64).
İran Partları ve Seleukoslar arasında bölge hakimiyeti için yapılan mücadelede Partlar üstün geldi. Romalıların Anadolu’ya hakim olması ile Batman ve civarında Roma dönemi başlamış
ve daha sonra Roma İmparatorluğunun ikiye ayrılmasından sonra bölgeye Bizanslılar hakim olmuştur. (M.Ö. 115 – M.S. 639 )
IV.yüzyılın başından itibaren Erzen bölgesinin paylaşımı konusunda Perslerle Bizanslılar arasında başlayan savaşlar, yüzyılın sonuna kadar devam etmiştir. Bu dönemde Bizanslılar, savunma amaçlı olarak karşı taarruzların bertaraf edilmesi için Sason, Kozluk ve Bitlis üçgeninde çok sayıda savunma amaçlı kaleler kurmuştur. Bizans döneminde Bozıkan kalesi, Pertukan Kalesi, Beksi Kalesi, Rabat Kalesi, Kandil Kalesi ve Hazzo Kalesi gibi doğudan batıya ulaşımı sağlayan ipek yolu üzerinde pek çok kale yapıldı.
Ortaçağda Sason ve İslam Medeniyetinin Yükselişi
İslam’ın 7.yüzyılda yayılması ile birlikte Sason bölgesinde güçlü devletler ve beylikler kurulmuştur. Hz. Ömer’in Kuzey Mezopotamya’yı fethinden bir süre sonra Sason, İslam ordusunun egemenliğine girmiştir. İslam devletlerinin bölgedeki hakimiyeti zayıflayınca Sason, Mervanilerin (985-1095) yönetimi altına girmiştir.
11.yüzyılda Selçuklu Türklerinin bölgeye hakim oldukları görülmüştür. 1085 yılına kadar Mervanilerin hüküm sürdüğü bölge, 1094 yılında Meyyafarkin(Silvan)’in kaybedilmesi ile Selçukluların eline geçmiştir. Malazgirt Savaşından sonra Hasankeyf, Harput ve Mardin çevresi, Selçuklu Sultanı Alparslan tarafından Artuk Bey’e verilmiştir. Böylece bölgede Artuklular dönemi (1102-1409) başlamıştır.
1183 yılında Selahattin Eyyubi’nin seferleriyle yönetim Eyyubilere bağlı Hasankeyf Emiri Artuklu Nurettin Mehmet’e verilir. Bu tarihten itibaren Eyyubiler dönemi (1171-1250) başlamıştır. Artuklular dönemi, Anadolu Selçukluların 1240 yılında bölgeye egemen oluşuyla son bulur. 62 yıllık Selçuklu Hanedanlığının ardından 1304 yılında başlayan ve 92 yıl süren Mardin Artukluları dönem ise, Timur’un bölgeye hakim olması ile son bulmuştur.
13.yüzyılın sonlarında kurulan Akkoyunlu Devleti (1378-1508), bölgeye hakim olmuştur. Ortaçağın sonlarında ve yeniçağ’da bölgede önemli rol oynayan beylikler ortaya çıkmıştır. Hısnıkeyf (Hasankeyf), Sasun (Sason) – Hazzo (Kozluk) beyliklerinin ortaya çıktığı görülmektedir.
16.yüzyılda bölge, Osmanlı-Safevi çatışma alanı içine girmiştir. Bu çatışmalarda Hasankeyf ve Sason beyleri, Osmanlı Sultanı Yavuz Sultan Selim’in tarafını tutmuştur. Hasankeyf ve Sasun beyliklerinin hakim oldukları bölge, 1578-1588 yıllarındaki idari düzenlemede Diyarbakır Beylerbeyliğine bağlı görünmektedir. Bu tarihten sonra bölge Osmanlı Devleti’nin hakimiyetine girmiştir.
Cumhuriyet Döneminde Sason
Sason, XIX. yüzyıla kadar Osmanlı Devleti’ne bağlı olarak konumunu devam ettirmiştir. 1864 yılında eyaletlerin yerine vilayetler kurulunca Sason’da Siird Sancağına bağlanarak önce Diyarbakır, sonra da Bitlis vilayetine bağlanmıştır. Bu tarihten itibaren Sason bölgesi parça parça Bitlis, Muş, kısmen de Genç ve Siirt sancaklarına dâhil edilmiştir.
Sason'un 1871 yılında da Siirt Sancağı ile birlikte Diyarbakır Vilayetine bağlı oldğu 1871 Diyarbakır Salnamesinde, bu tarihten sonra Muş sancağına bağlanarak Bitlis Vilayetine bağlandığı görülmektedir.
Sason, Cumhuriyet döneminde 1926 yılında Siirt’e bağlı bir kaza haline getirilmiştir. 1935 yılında yapılan nüfus sayımında Sason’un Muş Vilayetine bağlı olduğu görülmektedir. Daha sonraki tarihlerde tekrar Siirt'e bağlanmış ve 16 Mayıs 1990 da Batman'ın il olması ile birlikte Batman iline bağlanmıştır.
Behcet ÇİFTÇİ
Bu habere yorum yapan ilk siz olun!